Türkiye’de İmar Hukuku ve Kentsel Dönüşüm Süreci: 6306 Sayılı Kanun Kapsamında Güncel Değerlendirme
Türkiye’de İmar Hukuku ve Kentsel Dönüşüm Süreci: 6306 Sayılı Kanun Kapsamında Güncel Değerlendirme
Av. Engin EKİCİ
Giriş
Türkiye, coğrafi yapısı ve yapı stoğunun niteliği itibariyle yüksek derecede deprem riski taşıyan bir ülkedir. Bu bağlamda kentsel dönüşüm, sadece imar düzenlemesi değil; aynı zamanda can ve mal güvenliğini korumaya yönelik bir kamu politikası haline gelmiştir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, bu sürecin ana yasal zeminini oluşturmakla birlikte; uygulamada birçok hukuki, teknik ve sosyolojik sorun gündeme gelmiştir.
1. 6306 Sayılı Kanunun Temel Hedefi ve Yapısı
Kanunun amacı; afet riski taşıyan yapıların veya alanların güvenli hale getirilmesi, yeni yapılaşmanın riskten arındırılmasıdır. Uygulama, genel olarak iki ana başlıkta ilerlemektedir:
- Riskli yapı tespiti (bireysel bazda)
- Riskli alan ilanı (toplu dönüşüm alanları)
2. Güncel Gelişmeler (2023 – 2025 Dönemi)
- Yeni düzenlemelerle süreç hızlandırıldı: 2023 ve 2024 yıllarında yapılan değişikliklerle, malik çoğunluğu %50’ye indirildi, idari tahliye ve yıkım yetkisi güçlendirildi.
- Rezerv yapı alanları uygulaması yaygınlaştırıldı. Ancak, bu uygulama çoğu zaman yerinden dönüşüm ilkesine aykırı olarak hayata geçiriliyor.
- Yargı kararlarıyla denge kurulmaya çalışılıyor: Danıştay ve İdare Mahkemeleri, bazı alan ilanlarının veya riskli yapı tespitlerinin bilirkişi incelemesi yapılmadan hukuka aykırı olduğunu tespit ediyor.
3. Karşılaşılan Temel Sorunlar
3.1. Malik İradesinin Zayıf Temsili
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uygulamasında malikler arası uzlaşma mekanizmaları zayıf; çoğu zaman sürece katılım değil, dayatma söz konusu oluyor. %50 çoğunlukla alınan kararlar, geri kalan maliklerin mülkiyet hakkını zedeleyebiliyor.
3.2. İdari Süreçlerin Belirsizliği ve Hızlı İşleyişi
Riskli yapı tespiti, yıkım ve tahliye kararları önceden haberdar edilmeyen maliklere karşı da uygulanabiliyor. Tebligat ve savunma haklarının sınırlanması, adil yargılanma hakkını tehdit ediyor.
3.3. Rezerv Alanlarda Sosyal Adalet Sorunu
Dönüşüm projeleri, çoğunlukla düşük gelirli vatandaşların kent dışına taşınmasına neden oluyor. Bu durum, yerinden dönüşüm ilkesine ve kent hakkına aykırılık oluşturuyor.
3.4. Teknik ve Hukuki Denetim Eksikliği
Riskli yapı tespitinde görev alan lisanslı firmaların raporları çoğu zaman standart dışı, bilimsel dayanaklardan yoksun ve itiraza kapalı olarak işlem görüyor.
4. Çözüm Önerileri
4.1. Malik Temsilinin Güçlendirilmesi
- Maliklere yönelik bağımsız hukuki danışmanlık desteği sağlanmalı.
- Uzlaşma öncesi arabuluculuk benzeri modeller yasal çerçeveye alınmalı.
4.2. Yargı Yolunun Etkinliği Artırılmalı
- Riskli yapı tespiti ve yıkım kararlarına karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması kararları kolaylaştırılmalı.
- Tebligat ve itiraz süreleri, uygulamada yaşanan hak kayıplarını önleyecek şekilde düzenlenmeli.
4.3. Şeffaf ve Bilimsel Raporlama Süreci
- Lisanslı kuruluşların tespit raporları bağımsız teknik denetime tabi olmalı.
- Malikler, rapora karşı bağımsız ikinci görüş hakkına sahip olmalı.
4.4. Sosyal Dönüşüm Modelleri Geliştirilmeli
- Rezerv alan uygulamalarında, dezavantajlı gruplar için yerinde dönüşüm garantisi sağlanmalı.
- Dönüşüm sadece yapısal değil, sosyo-ekonomik dengeyi gözeten bir kamu politikası haline gelmeli.
Sonuç
Kentsel dönüşüm, Türkiye'nin hem fiziksel güvenliğini hem de sosyal dokusunu doğrudan etkileyen bir alandır. 6306 sayılı Kanun sağlam bir yasal çerçeve sunsa da; uygulamadaki dengesizlikler, hızlı idari işlemler ve sosyal adalet kaygıları, süreci hukuki anlamda tartışmalı kılmaktadır.
Hukukçuların, mimar ve şehir plancılarının, yerel yönetimlerin ve yurttaşların ortak aklıyla yürütülecek katılımcı, adil ve şeffaf dönüşüm modelleri, yalnızca bina değil, toplum güvenliğini de yeniden inşa edecektir.