Teknolojinin geldiği nokta itibariyle, internet artık başlı başına alternatif bir gerçeklik haline gelmiştir. Bunun sonucunda da bu gerçekliğin de bazı kurallara tabi olmasına ihtiyaç duyulmuş ve bilişim hukuku adını verdiğimiz alan ortaya çıkmıştır.
İnsanın fiziken içinde bulunduğu alemde koyulan hukuk kurallarının sanal aleme uyarlanması gerekmiştir. Zira, bu sanal gerçekliğin temelinde yer alan unsur da insandır. Fiziken yapabildiklerimizin bir kısmını sanal alemde de yapabilmemiz, buradaki boşluğun doldurulması gerekliliğini beraberinde getirmiştir. Bu anlamda hukukun en önemli ve yegane amacı olan adaletin, sanal alemde yürütülen faaliyetler bakımından da sağlanması amacı bilişim hukuku şemsiyesi altında inşa edilmeye çalışılmıştır.
Sanal alemde yürütülebilecek faaliyetlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Öyle ki, insan aklının bu faaliyetlerin çeşitlilik potansiyeline henüz vakıf olmadığı söylenebilir. Bu sebeple, ortaya çıkan her yeni durum ile birlikte hukukun da bu duruma adapte olması gerekir. Bahsettiğimiz faaliyetlerin çeşitlenmesi süreci gittikçe daha da kısalmaktadır. Bununla beraber, hukukun adapte edilmesinin de buna bağlı olduğunu düşünürsek bilişim hukukunun diğer alanlara nazaran daha dinamik ve kısa sürelerde ortaya çıkan yeni durumların getirdiği sonuçları içeren bir alan olduğunu görebiliriz.